1poz's avatar

1poz

nft, art, photography, abstract
1.4K
Watchers
712 Deviations
58.5K
Pageviews

"Drop Photography" experiments consist of photographing an abstract state of liquid. The electronic flash inventor, electrical engineer, and photographer from the U.S., Harold Edgerton's work on stroboscopic flash photography has been the subject of many scientific articles. A bullet piercing an apple and a milk drop dripping into a container, which he took in 1940, have succeeded in being one of the first works that come to mind when high-speed photographs are mentioned. Today, experimenting with abstract liquid forms is increasingly recognized as an essential element of "abstract or close-up" photography. This collection collaborates with the artist Mustafa Yağcı (1poz), awarded in competitions of many organizations. There are only 666 works in this collection, which has been created since 2013.

https://linktr.ee/1poz

https://opensea.io/collection/liquidverse

You will find something from your imagination when you look at the details of every artwork you collect.

NFT Creator & Collector

https://opensea.io/yyc-artlab

Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In

very thanks for DD nomination..
:happybounce: :happybounce:ElyneNoir
www.deviantart.com/elynenoir
liquid lamp by 1poz



Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In

hediyem...

2 min read
Facebook l Gallery l dA Portfolio l Watch Me l Note Me

*Kazytc
kazytc.deviantart.com/
yani karen'e teşekkürler
bana 15 ay üyelik bahşetti.
fotoğraflarımı beğenmiş ve beni desteklemiş.
ne diyebilirimki?
böyle yaklaşımlara kendi ülkemizde alışık değiliz.
elbette beni sarstı.
çünkü benim ülkemde bir torba kömürle bir oy çalan ikitidar partileri var.

CSS made by TwiggyTeeluck
Texture by Void-W4lker
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
naiftepki.wordpress.com/2007/1…

Bloğumda izlediğiniz gibi, her bir şiirimi bir fotoğraf ile birleştiyorum. Bence ikisi birbirine yakışan böylesine iki sanat az bulunur. "O" anı anlatma konusu sözkonusu olduğunda, onların eline kimse su dökemez.

Böyle yapıyorum çünkü, ikisindeki anlamı aynı anda duyurabilme, acaba hangisi hangisinden etkilendi diye bir soru oluşturabilme bile benim için başarıdır.

Düşünün birbirinden kilometrelerce uzaklıkta iki insandan biri bir fotoğraf ile anı yakalıyor, diğeri ise şiirle. Ve bu iki an birden anlaşmışcasına, birlikte olup hisleri birleştiriyor ve güçlendiriyorlar. Yukarıdaki fotoğrafa şiir yazılmaz mı? Yada işte "Elvada" şiirimde olduğu gibi, bir taksi penceresinden  "o" bakış başka ne olabilirki? O fotoğrafı çekeni ben hiç tanımıyorum, o da beni. Sanatın insana katkısını düşünebiliyormusunuz?

Atalarımızın ilk evrimleştiği yıllarda karanlık mağaralarda o toprak boyalarla yaptığı inanılmaz resimler, ilkelde olsa bugünkü fotoğraf değilmi? Ya da Sümerlerin kil tabletlere işlediği binlerce dizelik şiirler, destanlar. İşte bir belge gibi elimizde duruyor.Ve bizi buralara taşıyan bu ipuçları, neden insanı insan yapan şeyin sanat olduğunu gösteriyor.

Fotoğraf için dağ taş, sokak sokak gezersiniz. Belki yorucudur ama şiir içinde ne acılar çekilir uykusuz geceler boyunca...İkiside zahmelidir. Çünkü fotoğraf sadece bir resim karesi değildir. Işık, kompozisyon, doku, kadraj, renk, sıcaklık, anlam, perspektif, derinlik, daha neler. O kadar çok zahmet ister, nazlıdır.. Daha üzerine şiir yazabileceğim bir fotoğraf çekemedim biliyormusunuz. Çok üzgünüm bu yüzden.

Şiir ise daha da zahmetli, ama acımasızdır. Duygunu kağıda döktüğün tek bir kelime yada virgül yavan kaldımı tümünü çöpe attırır kendisini, baştan başlarsın. Derinlemesine kaybolmaya yakın olduğun benliğin kıvrımlarında, gider gelirsin. Seninle oynar, onun için acımasızdır.

Elbette bizim bu uğraşlarımıza şiir denmez, bu sanatçılara büyük bir ayıp olur. Sadece amatör denemeler, haz almalar, günübirlik yüzeysel duruşlar, düşünüşler gibi. Bu nedenle hiç korkmadan denemek lazım. Çünkü bunun kimseye zararı yok.
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In


blackeyes.files.wordpress.com/…

Bir kaç zamandır evimize oldukça mütevazı bir felsefe ve edebiyat dergisi giriyor. “K” Dergisi. Önceleri birazda felsefe ağırlıklı olduğunu farzederek uzak durdum nedense. Ancak büyükçe puntolarla edebiyat ve edebiyatçı başlıklarını görmeye başlayınca, dergiye, içimden bir yönelim isteği geldi. Ve okumaya başladım. Araştırdığım kadar bu dergiye epeyce eleştiri olduğunu da öğrendim. Tabii ki edebiyat konusu ortada olduğunda en keskin kalemler hemen ortaya çıkar. Doğaldır.

Genelde çok fazla olmasa da kitap okuyan bir kişi olarak, derginin her sayısında adeta büyülenerek ve bir solukta okuduğum yazılar karşısında ezildim. Bu durumdan rahatsız değilim. Bu ülkede yüzeysel bilgiçlik maalesef çok yagın bir virüs gib hepimizi etkiliyor. Derinlemesine düşünmek ve tartışmak yerine, yüzeysel bilgilerle cahilce ahkam kesmek “biz tembellere” daha uygun geliyor.Çünkü 12 Eylül 1980 darbesi ile önce “Felsefe” dersleri müfredatlardan çıkarılmıştı. İşte sonuçlarını görüyoruz. Yaşanan toplumsal travmalar nasıl açıklanabilir başka.

Dergide adını ilk kez duyduğum şair Nilgün Marmara’nın hayatını öğrendiğimde sanatçı nasıl olunur, nasıl sanat için “ölünür”–ü öğrendim. “Kendi çocuğumu incitirim diye anne olmuyorum” diyen ruhu kelimlerle anlatılmayacak incelikte o kadını.”Ey iki adımlık yerküre/Senin senin bütün arka bahçelerini gördüm ben” dediği dünyadan, çok genç yaşta  “benden sonra kuşlara iyi bakın” diye son bir dize yazıp intihar ederek ayrıldığını nereden bilirdim.

“En yakın yabancı sendin,
Daha sürülmemişken ışığın biberi yaramıza
Yaslanırken boşlukta duran merdiveni henüz.
Güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
İlk yaz derken —kışı gözen kaçıran
yüzlerce eller saygı duruşumuz
en güçsüz kollarla—
Çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
Çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık olduğunu…
Yabancıların en yakınıydın sen!”

Şiirini nereden bilirdim.
           
Yaşayan en büyük Fransız  edebiyatçısı olduğunu öğrendiğim Michel Tournier’in mitolojiyi çok farklı bir biçimde yeniden yazışını nereden bilirdim. Jeanne D’Arc’ı yeniden yazdığında tüm Fransızların şaşkına döndüğünü, Robinson Crusoe’yi Cuma yada Pasifik Arafı kitabında yeniden yarattığında “Robinso’nun bu ıssız adayı tümüyle kendisine ait bir kadına benzettiğini ve Cuma’dan kıskandığını onunla paylaşmak istemediğini” ne güzel anlatmış olduğunu nereden bilirdim.

Yada “Veda Yemeğinde” ayrılmaya karar veren bir balıkçı ile Hegel’i ezbere bilen bir entellektüel çiftin ayrılmaya karar verdiklerinde balıkçının diliyle “günlük yaşamın balçığına gömülmüş iki sazanı andırıyorduk, şimdi ise sel sularında yanyana titreşen iki alabalık olacağız” dediğinde aşkı tarif ettiğini nereden bilirdim.

Bu küçüçük derginin bir sayısının bile ufkumu açan yüzlerce sözle bezendiğini nasıl görmezden gelebilirim. Edebiyatçıları, felsefeyi en özgün dille ama yalın olarak anlatan bu derginin emekçilerine binlerce teşekkür.

Aslında derginin başlığındaki Goethe’nin sözü herşeyi ne güzel anlatıyor.
“İnsan kendini yalnızca insanda tanır.”
Edebiyat ve felsefe insanları “bu tanımada” gökyüzünün milyarlarca yıldızları arasında parlaklıkları en farkedilenleri olmalı.
Daha çok kitap okumam gerekiyor..
Şu kısa ömrümde daha fazla edebiyat ve felsefe okumalıyım, o evrenin derinliklerinde parlayarak kendini tüketen ışıklar için.

Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
Featured

daily deviations by 1poz, journal

hediyem... by 1poz, journal

Fotograf ve siir by 1poz, journal

Daha cok kitap okumam gerekiyor bu kisa hayatimda. by 1poz, journal